Perşembe, Mart 31, 2005

Birlikte Tasarım Terimleri 3: Do-it yourself

İnternet, pazarlamayı nihayet bir diyalog haline getiriyor. Müşteriler bir çok yolla ürün tasarımına, üretimine ve pazarlamasına katılıyor. Önceki yazılarımda ki bir sözü burada tekrar yazıyorum, "Müşteriler artık sadece velinimetimiz değil, baş mühendisimiz, baş pazarlama müdürümüz, baş reklamcımız..." Bugun (aslında dün :)) müşterilerin içerik yaratmasına güzel bir örnek keşfettim; Gnomz.Com Bu sitede kendi karikaturlerinizi tasarlayıp, çizip, arkadaşlarınızla paylaşabiliyorsunuz. Site henuz deneme aşamasında olmasına rağmen 11000 üyesi var. İşte benim karikaturum (!) Britney, ve Bush :)
GE'nin Pen temalı reklamlarını hatırladım. Bu reklamlarda, başında "hayal gücü iş başında" yazılı boş bir kağıda kendi karalamalarınızı yapıp, arkadaşınıza gönderebiliyorsunuz. İşte Do-it-yourself tarzı bir reklam kampanyası.
Müşterilerin kendi içeriklerini oluşturmaya teşvik edin. Başkası için oluşturmadan...

Çarşamba, Mart 30, 2005

Gör, Hisset, Duy ve Satın Al

Faith Popcorn, 2000’li yıllar için şöyle bir öngörüde bulunmuştu. Dizi filmleri izlerken hoşlandığımız kıyafetleri veya aksesuarları akıllı televizyonlar ile anında satın alabileceğiz. Mesela, Dadı, dizisindeki Gülben Ergenin o meşhur çiçekli bornozunu beğendiysek, akıllı televizyonlar ile satın alabiliriz. Yani, Gör ve Satın Al Westin hotel, konukların bir otelde en çok rahat bir uyku istediklerini, ve en çok rahatsız oldukları şeyin de yataklar olduğunu keşfetti. Bunun üzerine odaları cennet yatağı denen süper konforlu yataklarla donattı. Müşteriler bu yatakların rahatlığını çok sevdiler. Ve Westin’de onlara bu yatakları satın alma imkanı verdi. Yani, hisset ve satın al.
Turkcell, şarkı tanıma özelliği olan servisi, NeBuÇalanCell adıyla Turkiye’ye getirdi. Hepimizin bildiği gibi, bu servisle adını bilmediğimiz şarkıyı cep telefonumuza dinletiyoruz, ve sonra şarkının ne olduğunu öğreniyoruz. Bu servisin yurtdışı versiyonlarında ise o şarkının cep melodisini ve mp3’ünü satın alma imkanı da sunuyor.Yani Duy ve satın al. Sahip olduğumuz internet ve mobil teknolojiler bu örnekler gibi yaratıcı servisleri daha da olanaklı hale getiriyor. Bu fırsata hazır mıyız? İşinizi, canlı bir katalog olarak düşünebiliyor musunuz? Ürünleriniz, başka nerelerde kullanılıyor, ve bu kullanımları bir satış aracı olarak kullanabilir misiniz?

Salı, Mart 29, 2005

Küçük Bir İlham...

Travel+Leisure dergisini internetten takip ederdim. Ve Turkiye'dede yayına geçmesine çok mutlu oldum. Derginin satır aralarında ilginç bir fikirle karşılaştım. Küçük çocuğu olan birini tanıyormusunuz? Çocuğunuza geçen ay aldığınız kıyafetler bu ay küçük gelebiliyo, ya da geçen sene sığdığı beşiğe bu sene sığmıyor. Satıcılar için bir sorun yok tabi, ama anne babalar için bedeli ağır olabiliyor. Norveçli Stokke firması ilginç bir çözüm bulmuş. Ürettikleri yataklar sıkıştırılıp, büyüklüğü ayarlanabiliyor. böylece çocuğunuz 0-7 yaş arası bu yataklara rahatça sığabiliyor. Belki yeni bir şey değildir, ama bana ilginç geldi. Ve sizinde müşterileriniz ürün ömrünün kısalığından şikayet ediyorsa size de ilginç gelmeli... Resim için burayı tıklayınız.

Cuma, Mart 25, 2005

Hata Yaparak Fark Yaratmak

Bugun insan kaynakları dersinde "stres mulakatları" konusunu işledik. Bu konudaki en uç örneklerden biri, iş görüşmesi için gittiğiniz firmada, görüşmecinin üzerinize kahve dökmesi ve nasıl tepki verdiğinizi gözlemlemesi. Bu olayın tersini ve pazarlamada ne anlama geldiğini düşünmeye çalıştım.
Hata yapmak iş hayatında çok kötüdür. Hele satış görüşmelerinde... Ancak tersine düşündüğümüzde bize fark yaratmak için fırsatlar da sunabilir. Edward de bono, başarılı bir satıcı hakkında şöyle bir örnek verir. Bu satıcı, görüşmelerinde önce bilerek bir hata yaparmış. Sonra, hatasını düzeltmek için yaptıüı özverili çalışması ve çabaları ile alıcıları etkilemeye çalışırmış. Böylece, Alıcılar, herhangi bir sorunları olduklarında, satıcının özverili bir şekilde sorununu çözeceğine inanırmış. Ve tabi ki, bu da onlar için daha büyük bir değer ve güven anlamına gelir.
Bunları yapmasak bile, hatalarımızı nasıl bir fırsata dönüştürebiliriz, onu düşünelim. Hatalarımızı telafi etmek için içten çalışarak, müşterilerimize nasıl güven verebiliriz?
NOT: Bende bir iş görüşmesinde, görüşmecinin üzerine bilerek kahve dökmeyi planlıyorum. Daha sonra hatamı telafi etmek için göstereceğim gayretle görüşmeciyi etkileyebilirim. Sizce etkili olur mu?

Çarşamba, Mart 23, 2005

Ambulansla fark yaratmak

Japonlar hakkında konuşmayı çok severiz. Ortaokuldayken Türkçe hocam; Japonlar, Avrupa'ya çok uzak olduğu için araba montajlarını gemide yaptıklarını anlatmışdı. Yani araba parçalarını büyük bir gemiye yüklüyorlar, ve geminin yolculuğu sırasında montajı bitiriyorlarmış. İsrafları (muda) yok etmek Japon kültürünün bir parçasıdır. Ve burada da, normalde, değer katmayan ulaşım zamanı israfını değere dönüştürüyorlar. Böylece uzak diyarlara mal satma imkanına kavuşuyorlar.
Çevremize baktığımızda yukarıdaki örneğin bir çok benzerini görüyoruz. Ambulanslar mesela, hastayı almaya giderken, ambulansın içinde gerekli ön hazırlıklar yapılıyor, ve dönerken de yolda hastaya ilk müdahaleleri yapılıyor. Ya da inşaatlere giden hazır beton kamyonlarına bakın. Kamyonlar inşaate yetişene kadar, kamyonun silindiri, çimentoyu karıştırmaya devam eder.
Bugun de Springwise'da ilginç bir örneğe rasladım. Wisconson'da kurulu bir pizza şirketi (SuperFastPizza), 15 dakika içinde pizzanızı(istediğiniz) evinize teslim eden bir sistem kurmuş. İşin sırrı kullandıkları mutfaklı karavanlarda. Bu tekerlekli mutfaklar, yolda giderken siparişleriniz buradaki fırınlarda pişiyor. Yoğun rekabetin yaşandığı pizza işinde ilginç bir farklılaşma noktası.
Sizin işinizin bir ambulansı olsa, bununla nasıl fark yaratabilirsiniz?

Salı, Mart 22, 2005

Buzdağının Görünmeyen Yüzü

Bugün heyecanlı bir gündü. Web sitem, mail adresim herseyim hacklendi. Neyseki iyi bir hacker'a rastladım ki, aksam sifreleri bana geri verdi. Bugun aslında Pepsi'nin son kampanyasını yazacaktım. Ama, biraz güvenlik den bahsetmek istiyorum. Intenetin getirdiği tehditlerden biri, web sitenizin hackleenmesidir. Ancak bu, buzdağının sadece görünen yüzüdür. Araştırmalar, memnun olmayan müşterilerin 13 kişiye memnuniyetsizliklerini söylediğini ortaya çıkarmış. Ama bu rakam internet öncesi dönemde kaldı. Şimdi memnun olmayan müşteri tek tıkla binlerce kişiye şikayetini iletebiliyor. Planetfeedback.com gibi sitelerle tüketiciler bunu kolaylıkla yapabiliyor. Turkiye'de de bu yolda hızla ilerliyoruz. Sikayetvar.com gibi siteler gitgide daha geniş kitlelere ulaşıyor... Eğer, şikayet haklı ise, bu siteler herkes için iyidir. Peki ya haksızsa... Birçok mail grubuna üyeyim. Ve (hepimize olduğu gibi...) sık sık Carrefour, Coca Cola ve en son da Garanti bankasıyla ilgili asılsız iddalar içeren mailler alıyorum. Bu tip asılsız mesajlar forumlarda, mail gruplarında büyük bir hızla yayılabiliyor. Ve tek bir kişi bile, şirketlere çok büyük hasar verebiliyor. Binlerce insana mesajların kolayca gönderildiği ve bu mesajların doğruluğunun ölçülemediği online dünyada, şirketler çok daha büyük bir tehdit altındadır. İşte buzdağının görünmeyen yüzü budur. Bazen de şirketinize yönelik öfke siteleri kurulabilir. Mesela ikea ve ford örneklerine bakın. Bu örnekler tek değil. Sizin şirkete karşı internette asılsız haberler çıkarsa veya bu tip öfke siteleri kurulursa ne yapmayı düşünürsünüz? Önleyici önlemleriniz ne olabilir?

Pazartesi, Mart 21, 2005

BarbieBlog: Paylaşıma Yeni Bir Örnek

Daha önceki yazılarımın birinde paylaşımı (share) tüketim zincirinin yeni bir halkası olarak gördüğümü yazmıştım. Fikir kısaca, müşterilerin dijital ortamda ürünü, yada ürün hakkıdaki içeriği paylaşabilmelerini sağlamak için ne gekiyorsa yap demekti. Ve bu yazıda mercedes, Amazon, Vichy'den örnekler vermiştim.
Bugün ilginç bir örnek ile daha karşılaştım. Mattel'in barbie bebekleri için hazırladığı Barbie Blog. Bu blog ile, barbie, günlük yaşamını küçük kızlarla paylaşıyor. Onlara kendi Barbie dünyalarını kurmaya teşvik ediyor. Barbie'nin bir anda pop yıldızı olup, istediği zaman astronot olabildiğini düşünürseniz yaşamı kimbilir ne kadar ilginçtir :))
Ancak, blogun eksikleri de olduğunu söyleyelim. Bu blogla Barbie, sadece kendi yaşamını anlatıyor. En azından diğer barbie kızları da yorum yazılabilse daha etkili olabilir. Ya da, Barbie bebeği olan bütün kızlar, kendi Barbielerinin günlük yaşamlarını da yazabilse, onunla maceralarını diğer Barbie kızlarıyla paylaşabilse elbette daha etkileyici olur.

BarbieBlog Posted by Hello Bizi bekleyen ne gibi mesajlar var. Blogların, şirketlerle müşteriler arasında açık ve güvenilir ilişki yaratabileceğini biliyorsunuzdur. (Bu konuda daha fazla bilgi için Mehmet'in Altıüstütasarım bloguna bakın) Ben burada blogların, pazarlama yönetiminde nasıl kullanılabileceğine dikkat çekeceğim.

İnsanların ürününüze odaklı blog yazmalarını teşvik edin. Bu işi kolaylaştırın. Spor merkezleri, EtiForm gibi ürünler, mesela insanların yaşamlarını nasıl forma soktuklarını ve bu yolda neler yaptıklarını anlatan bloglar yazılmasını teşvik edemez mi, onlara sponsor olamaz mı? Veya seyahat acenteleri, insanların tatil maceralarını anlattığı, yada Doğum Hastahanesi, Anne ve Çocuk dergileri, Mama şirketleri, annelerin bebeklerinin büyümelerini, fotograflarını, duygularını yazdıkları bloglar yazmalarını teşvik edemez mi?

Siz ne yapabilirsiniz?

Pazar, Mart 20, 2005

iPod U2 edition'dan alabileceğimiz ders var mı?

Ürününüz markalı mı? Tekrar markalamaya ne dersiniz? Markanızın çağrıştırdığı yaşam tarzı ile aynı çağrışımı yapan markalar var mı? Yada konumlandırmanın klasik sorularını soralım. "Ürününüz bir ev/araba/tatil yeri/cep telefonu/kıyafet olsaydı hangi marka olurdu?" ve "Markanızı kullanan birisi hangi marka araba/parfum/kıyafet/cep telefonu/saat kullanıyor dersiniz?"

Ürün Tamamlayıcılarınızı düşünmenin zamanı geldi...

M. Solomon, ürün tamamlayıcılığını, "işlevleri açısından birbirindan farklı ürünlerin taşıdığı duygusal anlamların, tüketicin zihninde bağdaşmasıyla olur. Mesela, amerikan Yuppie deyince aklımıza Rolex saat, BMW otomobil gibi ürünler gelir." diye tanımlıyor. İşte bu farklı ürünleri bağdaştırdığınızda markanızı güçlendirmek için yeni bir alan bulmuş olursunuz. Türkiye'den aklıma gelen ilk örnekler "Tat Ketçaplı Ruffles" ve "Renault 19, Beymen Club Edition" olarak söyleyebilirim. Burada iPod için bugun öğrendiğim iki örneği paylaşacağım. İlki iPod U2 edition. Bu ürün U2 markası ile iPod markasını çok başarılı şekilde bağdaştırmış. iPod U2 edition, özel siyah üzerine kırmızı renklerde tasarlanmış, arka kapakda Bono'nun ve diğer üyelerin imzaları yer alıyor. Ve ürün, itunes'da 50$ lık Bond şarkıları yüklerken indirim ile beraber geliyor. Ürünü linkden inceleyebilirsiniz. iPod'dan ikinci örneğimse Volkwagen Beetle'dan bu otomobilde, yolda giderken iPod dinleyebilmeniz için özel bir kit ile beraber geliyor. Arabanın direksiyonuyla iPOd'u yönlendirebiliyorsunuz, ve ses sistemiylede iPod en iyi performansını gösteriyor. Her iki firmada aynı yaşam tarzından kişileri hedeflediğinden, bu işten iki tarafda karlı çıkıyor.

M.Solomon, "Tüketici Krallığının Fethi", MediaCat yayınları p67 Konu hakkında daha fazla örnek için Trendwatching.Com'a bakın ve marketallica Mail grubunu takip edin.

Cumartesi, Mart 19, 2005

Sanal Gerçeklik

Springwise'da rasladığım holografik (3 boyutlu) mağaza vitrinlerine bakın. Danimarkalı Vizoo firması tarafından geliştirilen teknoloji ile çok daha yaratıcı, interaktif ve ilginç vitrinler tasarlanmış. Bu teknolojinin iş dünyasındaki daha yaratıcı örneklerini göreceğiz gibi... Ayrıca Sitede showreel kısmında örnek videolar var. İzlemenizi tavsiye ederim.

vizoo, holografik vitrin Posted by Hello Birde Yeni Zelendalı Firmanın geliştirdiği şu örneklere bakın. Bu teknolojiyle kitabı sadece okumuyorsunuz, yaşıyorsunuz. gene örnek videoları burada bulabilirsiniz. Bu tip teknolojilerin ilginç olduğuna hemfikirim, ancak faydaları konusunda tereddütlerim var. Başka kullanım yolları ne olabilir? Ve, Kendi işiniz için bir örnek hayal edebiliyor musunuz?

Cuma, Mart 18, 2005

Bir söz...

"Artık müşterilar yalnız velinimetimiz değil, aynı zamanda, pazar araştırması bölümünün başı, ar-ge’nin baş mühendisi…" 10 mart Economist dergisi

BMW, Müşterileriyle Geleceği Nasıl Şekillendiriyor?

BMW uzun dönemli başarısını sürdürebilmek için “mobilefuture” “mobilin geleceği” konusunda sıra dışı fikirler arıyor. Bunun için sadece kendi içindeki mühendislere güvenmenin yeterli olmadığını anlamış. Ve BMW dışındaki yaratıcı beyinlere ulaşmak için VIA “Virtual Innovation Agency” diye bir platform oluşturmuş.

bmw virtual innovation agency Posted by Hello Ekonomist dergisindeki bir makalede bu platform hakkında için ilginç tespitler var. Bu aleti kullanan 1000 müşteriden 15’ini Münih’e BMW mühendisleriyle tanışmak için davet edilmiş. Müşterilerin bazı fikirleri şimdiden prototip aşamasına gelmiş. Ve, müşterilerde BMW’nin onları davet ettiğine ve mühendislerin onları dinlemesine çok mutlu olmuşlar ve hiçbir para talep etmemişler. Ve aynı makalede, bu platform sayesinde, BMW 'nin yeni nesil luks arabalarda kullanmak üzere a telematik ve bazı online araba servisler geliştirdiği yazıyor.

Birlikte Tasarım Terimleri 2 : Wiki

Wikipedia herkesin sayfalarda düzenleme yapabileceği, eklemeler ve çıkarmalar yapabileceği insanların ortaklaşa yarattığı bir sözlüktür. Herkes (siz de dahil) buradaki herhangi bir yazıyı düzelterek ve/veya yenilerini ekleyerek katkıda bulunabilirsiniz. Üye olmak şart değildir. Wikipedia girişimininin bir çok dilde versiyonu 2001 yılında yazılmaya başlanmıştır. Kısa süre içinde Wikipedia yaygınlaşmış ve bu girişim kapsamında pek çok makale yazılmıştır. İngilizce olarak 460 bin, diğer dillerde ise 800 binin üzerinde makaleye bu sayfalardan ulaşabilirsiniz. İşte, bu terimi pazarlama dünyasında kullanma zamanımız geldi.

(Gelin Wikipedianın Pazarlama içeriğini birlikte zenginleştirelim)Posted by Hello Aşağıdaki örnek Microsoft'un Wiki terimini nasıl kullandığına bir örnek. Channel9 sitesinde Wiki diye bir bölüm var. Bu bölümde üyeler, kendi sözlüklerini oluşturmuşlar ve bazı yazılım sorunlarına nasıl çözümlerini birlikte oluşturmuşlar. Sizin ürününüzün bir Wikisi neden olmasın? Müşterileriniz bazı kullanım sorunlarına buldukları çözümleri neden paylaşmasınlar? Bu konuda daha yaratıcı neler yapılabilir?

Microsoft Channel9 Wiki Kısmı Posted by Hello

Perşembe, Mart 17, 2005

Birlikte Tasarım Terimleri 1 : Channel9

İşbirliği İçinde Tasarımın önemli terimlerinden biri kanal9 “Channel9” dur. Kanal 9 adı, United Airlines’da yolcuların kokpitteki konuşmalarını duymalarını sağlayan sistemin adından esinlenerek ortaya çıkmış. Microsoft bu kavramın önemini anlayan şirketlerden biri. Channel9 Microsofttaki 5 kişinin Microsoft ile yazılım geliştiricileri arasındaki iletişimi farklı bir boyuta çıkarmak, kişiselleştirmek ve bunda iki tarafında kazançlı çıkması için başlattıkları girişim. Bu siteyle Microsoft kendi kokpitindeki konuşmaları diğer yazılım geliştiricilerle paylaşıyor. Onlara uçusun nasıl gittiğini ve Microsoft’a nasıl yardımcı olabileceklerini anlatıyor. İletişim olması gerektiği gibi çiftyönlü, birebir, açık ve güvenilir. Sitede her şey diyaloga ve birlikte yaratmaya dayanıyor. En çok etkilendiğim şu örneğe bakın. Şimdiye kadar gördüğünüz tüm About Us (hakkımızda) kısımlarını düşünün. İçeriği ne olursa olsun, (görmüş olduklarımdan) hepsi tek yönlü yazılan yazılardan ibarettir. Bir de channel9'daki Çift Yönlü "About Us" hakkımızda kısmına bakın. İşte Birlikte Yaratmak bu...

Müşteriyle Aynı Dili Konuşuyor musunuz? (Kendinizi Kandırmayın)

Birkaç yıl önce Mohanbir Sawnhey ve arkadaşları, insanların HDTV (Yüksek çözünürlüklü Televizyon) almaya karar verirken, önceliklerini belirlemek için bir Pazar araştırması yapmışlar. Araştırmada, HDTV'nin her bir özelliğinin müşteri açısından önemi araştırılmış. Bu özelliklerden biri de HDTV'nin boyutları "aspect ratio" üzerineymiş. Çünkü, HDTV lerin bir özelliği normal televizyonlardan daha dikdörtgensel olmasıdır. Oran olarak söylersek normal televizyonlar 4:3, HDTV’ler 16:9 oranlarındadır. Ankette "HDTV'lerin 16:9 olması sizin için önemli mi?" gibi bir soru sormuşlar. Soru bu şekilde oranlar biçiminde sorulduğunda, sürpriz biçimde, müşteriler bu özelliğin çok da önemli olmadığını söylemişler. Ancak soru "HDTV'nin ekranının sinema ekranı gibi olması sizin için önemli mi?” olarak değiştirildiğinde sonuçlar çok farklı çıkmış. Müşteriyle aynı dili konuşuyormuyuz? Kendimizi kandırmayalım, Hayır. Bir an ürünümüzden, özelliklerinden, teknolojisinden konuşmayı bırakıp, müşteriyi dinlemeyi, onun faydadan, durumlardan, insanlardan, paylaşmakdan nasıl bahsettiğini anlamaya çalışalım. NOT: Mohanbir Sawnhey'in bu harika makalesini (Fundamentals of Customer Value) tüm site izleyicilerine tavsiye ederim.

Çarşamba, Mart 16, 2005

İşbirliği İçinde Yapılan Pazarlama (Müşteriyle :)

İnternet öncesi asimetri dönemiydi. Güçlü Şirketler ve cılız müşteriler Posted by Hello 14- 17 Mart Arasında YTU’de “Radikal Pazarlama” konulu çok başarılı bir organizasyon var. Bugün ben de burada, bir sunum yaptım, “İşbirliği içinde yapılan pazarlama” diye. Yukarıdaki karikatür, internet öncesi dönemi anlatması bakımından çok anlamlı geldi bana. Bilgi asimetri dönemini... Geçmişte bilgiye sahip güçlü üreticiler vardı. Tüketici olarak her türlü engelle karşı karşıyaydık. Ürün hakkında güvenilir yorumlara ulaşamaz, fiyat karşılaştırması yapamaz, satın alma gücü oluşturamazdık. Hatta, istediğimiz ürünü bile bulamazdık. Internetin sunduğu kolay bilgiye ulaşım sayesinde tüketiciler hiç olmadıkları kadar güçlendiler. Internet, bu tahterevalliye denge getirecektir. Değişen kurallara hazır mıyız? Geçmişte 1 lira tasarruf etmek için 3 farklı yere gitmek genellikle çok yorucuydu. Şimdi öyle mi? Sunuma ulaşmak (powerpoint) için burayı sağ tıklayıp "farklı kaydet" deyin. Sunum özeti için burayı sağ tıklayıp farklı kaydet deyin. Ve Sevgili Tuncer'in az önce gönderdiği resimler için burayı ve burayı tıklayın. P.S. Organizasyon Komitesi ve özellikle Tolga, Mehmet ve Tuncer'e emekleri için buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Salı, Mart 15, 2005

Kokulu Pazarlama

Michael Solomon Kokulu Pazarlamayı şöyle açıklıyor; " Çoğu ortamda bizim görmediğimiz unsurlar,davranışlarımızı, kimi zaman kurnazca yollarla etkilerler. Örneğin bazı satıcılar ortamın kokusuyla oynayarak istedikleri etkiyi yaratabileceklerinin farkına varmış durumda. Bu yüzden emlakçılar, evimizi alıcılara göstermeden hemen önce mutfağımızda mis gibi kokacak bir pasta pişirmemizi öneriyor. Hatta bir araştırma, Las Vegas’taki bir kumarhaneye uyarıcı özellikte kokular sıkıldığında, müşterilerin oyun makinelerine attığı para miktarının arttığını ortaya koydu."

Bugün Reveries'de Aromatik Bowling topları diye ilginç bir yazı okudum. Bu bowling toplarının muz, üzüm, çikolata gibi farklı kokularda satılıyor. Hiç bowling topu almadım ama insanlar bowling topu alırken ona dokunmaktan, koklamakdan ve sahiplenmekten hoşlanırlarmış. Bir de psikolojik de olsa insanların performansını arttırdığı söyleniyor.

Koku bir çok ürünü farklılaştırmak için iyi bir başlangıç noktası olabilir. Bir çok ürün fikri kokuyu gidermek (sigara kokusu, ayak kokusu...) veya iyi koku sağlamak (parfum, bulaşık makinesi kokusu...) üzerinedir. Ayrıca mağaza atmosferi yaratmak ve şirket imajını pekiştirmek için de kokular çok etkili olabilir. Bir çok reklamın temel noktasının koku olduğunu da hatırlayalım. Eski filmlerde sevgililerin birbirine yazdıkları mektuplara parfum sıkarak aşklarını anlatması kültürümüzün bir parçası. Bazen de tersine kokusuzluk fark yaratabilir.
Bugun bir arkadaşımın Zippo çakmağı üzerine uzun uzun konuştuk. Aslında, Zippo'nun en çok kapağı açıp kapatırken çıkardığı sesi sevdiğini öğrendim. Harley Davidson'da motor sesiyle farklılaşmamış mıydı? Acaba "ses" gibi "koku" ile de farklılaşabilecek (efsaneleşebilecek) ürünler olamaz mı? Bildiğiniz örnekler varsa burada paylaşırmızınız...
Michael Solomon, Tüketici Krallığının Fethi, Mediacat yayınları p 245

Pazartesi, Mart 14, 2005

VW'den Sıradışı Bir Markalama Örneği

JoshRubin'de bir tasarım hikayesi olarak okuduğum yazının altında sıradışı bir markalama projesi keşfettim. VW ailesinin en yeni üyesi VWFox için sıradışı bir markalama projesi geliştirmiş. Bu araba şehirli gençlerin kullanacağı eğlenceli, rahat ve modern bir araba olarak tasarlanmış. VW, Fox'un marka kimliğini pekiştirmek için şu soruyu sormuşlar "Fox bir otel olsaydı nasıl olurdu?". Ve oteli, canlı, pozitif, eğlenceli ve acayip bir otel düşlemişler.

vwfox Posted by Hello Kopenhag'da 3 yıldızlı bir oteli restore etmişler. Yenileme çalışmalarına dünyanın dört bir tarafından 25 tane grafik tasarımcı ve grafiker katılmış. Ortaya çıkan şeyde, her odanın tamamen farklı bir ruh taşıdığı, sıradışı bir otel çıkmış. Ve yarattıkları otelde tam VW Fox'un olmak istediği kimliği yansıtıyor.

hotel fox kopenhag Posted by Hello Hugh'un blogunda "marka bir yerdir, bir şey değil." (örn. İnsanların bir araya geldiği ve eğlendiği) derken bunu kastediyordu herhalde.

Pazar, Mart 13, 2005

Bir bebek gibi rahat uyuyabiliyor musunuz?

Coca Cola’nın efsanevi Ceo’su Roberto Goizueta’ya sormuşlar: “Sektördeki yoğun rekabet karşısında geceleri rahat uyuyabiliyor musun?” diye. Goizueta’da “bir bebek gibi” diye yanıtlamış. Bizler bir bebek kadar rahat uyuyabiliyor muyuz? Bu linkteki yazıyı inceleyin. ( http://www.freewebtown.com/marketing/bebek.html)

Mevcut Müşterileri Tutmak (Bir yere kadar)

Pazarlamanın klasik deyişlerinden biri "Yeni müşteri kazanmak, sahip olduğun müşteriyi elinde tutmakdan 5 kat daha pahalıdır." deyişidir. Nedenini hepimiz tahmin ederiz. Dünkü İnsan Kaynakları dersinde bunun çalışanlar için de geçerli olup olmadığını düşündüm. Maliyet yönüyle düşünürsek, doğruydu. Yeni personeli eğitmek, şirket kültürüne alıştırmak bayağı pahalı olsa gerek. Ancak, olayın bir de diğer yönü var. Personelin devrinin azalması, belki maliyetleri azaltır, ancak yaratıcılığı ve yeni fikirleri de azaltabilir. Şirketin yeni iş yapma biçimlerini görmesini engelleyebilir. Ve meslek körlüğü yaratabilir. Bir önceki yazımda, Don Peppers'in bir sözünde müşteriyi bizzat ürünün yapımına katılmaya davet etmekden bahsetmişti. Müşteriyi ürün yapımına katmak demek, müşterinin ürün tasarımına, iletişim tasarımına ve içerik tasarımına katılması demektir. Yani, müşterinin sanki şirketin elemanı gibi davranması demektir. Acaba müşteri devir oranının azalması yukarıda personel için saydığımız olumsuz etkileri de beraberinde getirir mi? Yani, şirketin pazarın tamamını görmesini engeller mi? Yenilikçi ürünler geliştirmesini engeller mi? Yeni ortaya çıkan pazarları görmesini engeller mi? Bu gizli maliyetlerin nasıl farkına varırız? Rosa Moss Kanter'in "Akıllı şirketler çeşitliliğe sahip işgücünün yeni pazarlarla bağlantı kurmaya nasıl yardımcı olduğunu görmüşlerdir." demektedir.Bende bu söze şunu eklemek istiyorum. "Akıllı şirketler çeşitliliğe sahip müşterilerin, şirketin yeni ürün ve hizmet teklifleri geliştirmesine nasıl yardımcı olduğunu göreceklerdir."
R.M.Kanter, Liderden Lidere,"Yerel Yarışçılar Küresel Yarışı Nasıl Kazanabilirler?",Mess Yayınları, p193

Cumartesi, Mart 12, 2005

Bir söz

"İşbirliği içinde yapılan pazarlama, müşteri konuşuyorken siz dinlediğinizde ve bir müşteriyi bizzat ürünün yapımına katılmaya davet ettiğinizde olur" Don Peppers Salı saat 15:40'da YTU'de müşteriyi ürün tasarımına katmak ile ilgili bir sunum yapacağım. Sunumu ve sunum özetini de ilerki günlerde paylaşacağım.

Cuma, Mart 11, 2005

Ressam, Platona göre neden kötü bir iş yapıyor?

Felsefeyle ilgileneniz var mı? Benim pek okumuşluğum yoktur. Ancak geçen sene Platonla ilgili şöyle bir şey duymuştum. Platona göre iki tip dünya vardır. İdealar dünyası(değişmez) ve formlar dünyası (değişken), mesela sandalye mutlak ve değişken (form) bir şey ancak sandalye fikri (idea) değişmezdir. Fikri (idea) biliyorsanız sandalyeyi oluşturabilirsiniz. Marangozun yaptığı şey ideal formun temsilini yapmaktır. Ancak ressam, sandalyeye bakarak resmi yapıyor, ressamın kaynağı marangozun ürettiği sandalyelerdir. Yani ressamın yaptığı resmin kaynağı değişmez idealar değil, değişken formlardır. Bu yüzden, ressam platona göre kötü bir iş yapıyor. Platonun yukarıdaki örneği iş dünyası için uyarlamaya çalışalım. Sandalye fikri, müşterileri temsil etsin, sandalye fikrinden sandalye yapabilmek gibi, müşteri ihtiyaçları hakkındaki bilgiye dayanarak da yeni ürünler geliştirirsiniz. Pazarlama fonksiyonu, marangoz olsun. Sandalye fikrinden sandalye yapmak gibi, pazarlama fonksiyonu da değer önerileri geliştirir. Ressamda bu değer önerilerine bakarak işini yapan diğer bölümler (mesela üretim) olsun. Bu şekilde üretim fonksiyonunun çalışmalarının kaynağı pazarlama fonksiyonunun ortaya çıkaracağı değer önerileri olacaktır. Yani kaynağı müşteri (idealar) değil, değişken formlar olacaktır. Platon yaşasaydı nasıl yorumlardı sizce? Bugün, İnsan Kaynakları dersinde çalışanların bütünü görebilmeleri için rotasyonun faydalı olduğunu tartıştık. Bence yeterli değil. Bütünü görmek için müşteriyle beraber çalışmak, onu ilk elden gözlemlemek gerekir. David Pachard’ın bilgece sözünü anımsayalım. “Pazarlama yalnızca pazarlama bölümüne bırakılmayacak kadar önemlidir.” Kiwi International örneğine bakalım (Kawasaki, G.) Bu havayolu şirketinin tüm elemanları, tüm Kiwi elemanlarının satış elemanı olduğunu öğreten eğitim derslerine katılmaktadır. İlave bir ücret almamakla beraber, şehirdeki tüm satış acentelerin ziyaret ederek kendi havayollarını tercih etmeleri için yüreklendirmektedir.

Perşembe, Mart 10, 2005

TOP 25 ile kendimize daha iyi yol çizmek

Eylul'un sitesinde dün kaderi site haritasına benzeten güzel bir yazı okudum.

Ben kader işini site haritasına benzetiyorum. Yani doğduğumuz andan itibaren önümüzde bir sürü seçebileceğim link var. Her link başka linklere gidiyor. İşte sevgili Tanrı tüm bu sonsuz sayıda linkleri ve onların sonsuz sayıdaki kombinasyonlarını biliyor . Bize de şöyle diyor "istediğin linke tıkla, seçim senin". Bu durumda da bir linke bastığımız anda bizim sonraki hamlelerimizi görebiliyor; site haritası olayı işte...

Bir pazarlamacı olarak bizlerin gördükleri, okudukları ve düşündükleri çok büyük önem taşır. Bu zenginliğimiz sayesinde link tercihlerimizi daha doğru yaparız. Bu zenginliğimiz sayesinde bizi farklılaştıracak öneriler geliştiririz.

Sağ taraftaki "Top 20 Pazarlama Kaynaklarım" köşeside umarım sizi zenginleştirir. Bu köşede her gün takip ettiğim ve beni zenginleştiren linkleri paylaşmak istedim. Dileğim buradan kazanacağınız perspektifle sizde daha iyi seçim yapabilesiniz.

Eğer sizde siteyi beğeniyorsanız, dostlarınızın daha iyi tercih yapabilmesi için marketallica blogunu burayı tıklayarak dostlarınızla paylaşın.

Çarşamba, Mart 09, 2005

Bilim, Google sonuçlarına ışık tutuyor.

Google'ın arama motorlarındaki üstünlüğüne kendim bizzat şahit oldum. Site ziyaretçilerimin analizini incelediğimde şunu farkettim. Siteme arama motorları ile ulaşan herkes Google'ı kullanmış. Yahoo, yada msn ile siteme gelenlere hiç rastlamadım. Belki büyük konuşmak olacak ama, Google'ın iş dünyasının ve iş yapma biçiminin yarını olarak görüyorum. Google'daki yenilikler neler? Google arama sonuçlarından ne öğrenebiliriz? Ya da işimizi Google ile nasıl birleştirebiliriz? gibi sorulara daha çok zaman ayırmalıyız. (Bu konuda fikirleri olan benimle paylaşabilir mi, lutfen :))
Seth'in blogunda ilginç bir araştırmaya rasladım. İnsanlar Google'ın arama sonucu sayfasında en çok nelere dikkat ediyorlar? Bir araştırma firması 50 kişi üzerinde eyetracking (gözün hareketlerinin takip ederek) deneyi gerçekleştiriyorlar. Sonuçta araştırmacıların "altın üçgen" dedikleri şekil ortaya çıkıyor. Arama sonuçlarından ilk 3 sonuç %100 farkedilirken, diğerlerinin farkedilme oranı azalıyor. İlk sonuçlar daha derinlemesine incelenirken, diğerleri yüzeysel geçiliyor.

TEKEL ve çift zincirli öğrenme

Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Chris Argyris bir şirkete danışmanlık vermeye başlar. Bir süre sonra şirket yöneticileri, Toplam Kalite Yönetimi sayesinde dokuz ayrı alanda maliyet tasarrufu yapmayı başarırlar. Herkes, TKY’ye şükran duyarken, Chris Argyris, TKY’nin başarısını kutlamak yerine başka bir şey yapar. Yöneticileri, niçin normal iş düzeninin yüksek maliyetli bir yapı olduğunu ve bunca zaman düzeltilmeden bu düzenin kendisini koruduğunu sorgulamaya iter. Mey İçki sahte rakı skandalından sonra sosyal sorumluluk gereği piyasadaki tam 70’lik rakıları toplama kararı aldı. Maliyet tahminleri 30 milyon dolar. Ve artık yeni rakıların kapakları ve baskıları değişecek. Sorun çözüldü mü? Chris Aygris’in sorusunu şimdi de ben sorayım, bunca zaman sahte rakı üretimini bildikleri halde neden şimdiye kadar yeni önlemler almadılar, bu değişiklikleri neden şimdiye kadar beklediler? ( Bu yazıyı yazarken 17.02.05’ Radikal gazetesinden bir haber buldum, bakarsanız trajedinin geleceğini beklediklerini görürsünüz.) Ve bir soru da size, tüketicileriniz ürününüzü gerçek ve sahtesini ayırt edebiliyor mu? Ürününüzün son kullanma tarihi belirgin mi? Ürünlerinize güvenli kapak gibi güvenlik önlemleri ekleyebilir misiniz? Bu olaydan sizin alacağınız ders var mı? Senaryolarınız hazır mı?

Salı, Mart 08, 2005

Kadın Eli Değmiş Banka

Pembe Düşünün!
Citigroup kadınlara özel yeni bir finansal danışmanlık işi kurdu. Bankanın hedef kitlesi 55 yaş altı ve en az 100000 $lık servete sahip kadınlar. Kadınlar, yıllık 125$lık üyelik ücretiyle üye olabiliyor. Ve üyelik avantajlarından faydalanabiliyorlar. Mesela, SSB ve Citibank’dan yatırım danışmanlığı alabiliyor. Özel seminerlere katılabiliyor, düşük faizli mortage kredisi alabiliyor, çocukları için özel tasarruf hesapları açtırabiliyorlar. (kaynak springwise)

Burada Citibank bankaların kadınlarla ilişkisinin, erkeklerle ilişkilerinden çok daha farklı olması gerektiğini anladı. Neden? Bazı araştırma sonuçlarına göre,
  • Kadınlar, para biriktirmeye erkeklerden daha önce başlamalı. Çünkü kadınların beklenen yaşam süresi erkeklerden daha fazla, genelde erkeklerden daha düşük maaş alıyor ve bazen hamilelik gibi durumlar nedeniyle işten uzak kalmak zorunda kalabiliyorlar.
  • Çoğu kadın, finansal konular ile ilgili erkeklerden daha az bildiğine inanıyor.
  • Kadınlar finansal danışmanlık için son kararların vermeden daha çok araştırma yaparlar. Fakat, danışman seçtikten sonra işlerin yürütümünde, çok hızlı karar vermek isterler.
  • Kadınların yarıdan fazlası finansal kurumların kadınlara çok az saygı gösterdiğine inanıyor.

Dip Not: Tüm kadınların dünya kadınlar gününü kutlarım. Ve töre cinayetlerinin hala devam ettiği, 4 milyon kadının okuma yazma bilmediği günlerden daha aydınlık günlere varmayı dilerim.

Portakal renkli banka: INGDirect

Gördüğüm (belki de görebileceğim) en ilginç banka konseptine IngDirect’te rastladım.

ING Direct diğer bankalara benzemiyor. Bankanın hiçbir şubesi yok. Tüm işlemler online, telefonla veya mail ile gerçekleşiyor. Diğer bankalar gibi, yüksek sabit maliyetleri olmadığından çok daha düşük faizle kredi verebiliyor. Dahası IngDirect size benzersiz bir deneyim sağlıyor. INGDirectin felsefesine göre bankacılık işlemleri, kahve yudumlamak kadar basit olmalı. Bu felsefeden hareketle INGDirect müşterilerine farklı bir bankacılık deneyimi yaşatabilecekleri cafe açma fikrini geliştirmiş. Ve, New York, Philadelphia ve Los Angeles’ta olmak üzere 3 tane cafe açmışlar. INGDirect müşterisi olun yada olmayın burada kahvelerinizi içebilirsiniz, dev ekranda borsayı takip edebilirsiniz, buradaki danışmanlarla sohbet edebilirsiniz ve dahası INGDirect deneyimini yaşayabilirsiniz. Ayrıca zaman zaman düzenlenen seminerlere katılabilirsiniz. İNG Direct bu konseptiyle farklılaşmaya ve deneyim markalarına güzel bir örnek oluşturuyor.

Pazartesi, Mart 07, 2005

Eğer Harika Demişlerse...

Seth Blogunda "Tolstoy Kuralı"ndan bahsediyor. Tüm pazarlama başarısızlıkları aynıdır, ama tüm pazarlama başarıları farklı olmak zorundadır. Çünkü pazarlamanın başarısı, insanların onu konuşmaya değer bulup bulmamalarıyla ilgilidir. Ve konuşmaya değer şeyler sadece yeni ve farklı olan şeylerdir. Eğer bir fikir yeni ve farklı değilse konuşmaya değer de olmayacaktır. Konuşmaya değer şeyler yapabilmek için de insanların başta "bu da ne böyle" diyecekleri şeyler yapma riskini almalısınız. Satan Reklam Yaratmak kitabında Helmut Krone'un çok anlamlı bir sözünü okumuştum. (p194) İnsanlar bana "harika iş çıkarmışsın" dediklerinde anlarım ki yapamamışım. Bir kağıt parçasına daha önce hiç görmediğim birşeyi yazdığımda "yeni"dir. Bunu daha önce hiç görmemişimdir ve bunu dünyada daha önce hiç kimse görmemiştir... Daha önce görmüş olduğum bir şey ile ilgili de değildir ve onun değerini biçmekte çok zordur. Herkeste benim gibi biçilecek değerden şüphe etmektedir. İnsanlar görmeye hazır oldukları şeyleri görürler. Fikrinize, insanlar harika bir fikir olarak bakıyorsa, fikrinizin sıradışı bir fikir olmadığını anlayabilirsiniz. Seth'in hipotezine göre de başarı şansınız çok azdır.

Ürüne en çok ihtiyaç duyanlar, ona en çok karşı çıkanlar olabilir

Bugun CMOMagazine'de ilginç bir makale okudum. Pfizer'ın kollesterol düşürücü bir ilacı var, Lipitor diye. Yapılan araştırmalar, Amerika'da bu ilaca en çok ihtiyaç duyan kesmin Hispanikler (ispanyolca konuşan latinler) olduğunu ortaya çıkarmış. Ancak araştırma bir başka sonuç daha ortaya çıkarmış. Çoğu Hispanik yüksek kollesterolun büyük bir sorun olduğunu düşünmüyor, çünkü kollesterolun tehlikelerinden habersizler. Bunun üzerine, Pfizer Lipitor üzerine konuşmadan önce, onlara yüksek kollestrolun bir problem olduğuna ikna etmesi gerekmiş. Ve, bu kesmi eğitmek için ispanyolca bir site ( sanalaarana.com) açmış. Ve en büyük Hispanik örgütlerinden NCLR ile ortaklık yaparak insanları birebir olarak kollestrolun tehlikelerine karşı ikna etmeye çalışmış. Tüm bu çabaların sonunda, Pfizer, yaklaşık 30000 Hispanikde yüksek kollestrol teşhisini ortaya çıkarmış.
Bu bana yıllar önce duyduğum bir sözü anımsattı: "Aile planlamasına en çok ihtiyaç duyanlar çok çocuklu ailelerdir ama en çok karşı çıkanlar gene onlar."

Pazar, Mart 06, 2005

Prius ve Çevre

Prius için hazırlanan çevreci ekran koruyucusu çok hoşuma gitti. Toyota Prius, dünyanın ilk hibrit motorlu aracıdır. Yakıt tüketimi benzinli araçlara göre çok çok azdır. Toyota bu ve benzeri uygulamalarla, markasını, çevre bilinci ile çok iyi ilişkilendiriyor.

Toyota, Yellowstone doğal parkına dört adet Prius bağışlamış.Bence mükemmel bir sponsorluk örneği. HEr yıl 3 milyon kişi bu parkı ziyaret ediyor. Çevre ile Prius'us bağdaştırmak için etkili bir ortaklık.

(Tam ekran için resimlerin üzerine tıklayınız)

Cumartesi, Mart 05, 2005

Pazarlama başarısızlığının simgesi...

Rebecca Smith'in yorumuna şu çok katılıyorum. Şöyle diyor, "Yaşadığımız kirlilik ve bizi bekleyen tehlikeler, tasarımın başarısızlığının en büyük simgesidir." Rebecca'nın tasarım için söylediklerini ben pazarlama için anlıyorum. Şirketlerin sürdürülebilir ürünler sunması çok önemli. Nedir Sürdürülebilir ürünler? Geri dönüştürülmüş malzeme kullanmak, ürünün kullanımı sırasında çevreye zararlarının minimuma indirilmesi, ve kullanım ömrü dolduğunda ürünün tamamen geri dönüştürülebilir olması vs. sayılabilir. Herman Miller’in yeni tasarımına bakın. Bu tasarımda HermanMiller %96 geri dönüştürülebilir malzeme kullanmış. Herman Miller şu an satışlarının yüzde 5'ini bu tip çevreci ürünlerden elde ederken, 2010 yılında bu oranın yüzde 50'lere ulaşmasını umuyor. Ayrıca şirketinde işlerini sürdürülebilir şekilde yapması gerekmektedir. Enerji tüketimini ve atıklarını azaltmalı. Kağıt tüketimini geri dönüştürüyor olması gerekmektedir. Yada çevreci araçlar kullanmalıdır. Bunu iyi vatandaş olmanın gereği olarak görmelidirler. Bizim, hayır işleriyle uğraşmak olarak algıladığımız sosyal sorumluluğu bakın GAP nasıl algılıyor. Ve kamuouyla nasıl paylaşıyor.

Pazarlama derslerini halının üzerinde aramak

Reveries.Com 'da bir haber okuyorum, ShawFloors ile ilgili "Shaw, müşterilerine halılarını geridönüştürme garantisi sunuyor." Halınız eskidiğinde Shaw halıyı sizden alıp, geri dönüşüme tabi tutarak size yenisini veriyor. Pazarlama'nın eksik halkası, işte bu diye düşündüm. Pazarlamayı hep üreticiden tüketiciye bir zincir olarak düşünürdüm. Ama, artık halka gibi bir döngü olarak düşünmenin zamanı gelmiş. Web sitesini incelediğimde farklılığın sadece ürüne yeni fonksiyon ekleyerek olmadığını, bu halka üzerindeki her zincirde farklılık yaratma imkanı olduğunu bir daha hatırladım. Bu siteden öğrendiklerimi bir sunum haline getirmeye karar verdim. İleride Shaw ile ilgili daha derin incelemeler yapabilmeyi umuyorum. Sunum için burayı sağ tıklayıp, farklı kaydet (save as) bölümünü seçin. Eğer download ederken bir sorun yaşarsanız, uyarın lütfen.

Cuma, Mart 04, 2005

Merinos Halıyı ROK'a şikayet ettim

Hiç 1 metrekare halı aldınız mı? Ya da hiç 1 metre kare halı satılır mı? O halde neden merinos halı, son reklamlarında "metre karesi günde 1 çay fiyatına" diye reklam yapıyor. Burada bir kandırmaca, müşterinin aklını karıştırmaca yok mudur? İşte, bu durumu Reklam özdenetim kuruluna şikayet ettim. Bana cevap olarak herhangi bir sorun olmadığını döndüler. Bende cevap olarak şu soruyu sordum kendilerine. Mesela, Tofaş yeni bir reklam yapıyor, "Beygiri günde 1 kahve parasına, gelin vatandaş hepiniz araba sahibi olun" bu reklamı nasıl karşılarsınız? (85 beygirlik bir araba için düşünürseniz, fazlasıyla mümkün olduğunu görürsünüz.) Cevabı sizlerle paylaşacağım. Bunun üzerine bende İsmail Hoca'nın deyimiyle adam gibi pazarlama ve adam gibi halıcı nasıl olur? diye araştırmaya başladım. Ve çok değerli bilgilere ulaştım. Yarına kadar bir sunumla sizlerle paylaşmayı umuyorum.

Perşembe, Mart 03, 2005

Alışkanlıklarımızla teknolojiyi buluşturmak

Dün katıldığım seminerde akıllı telefonlardan bahsettik. Mesela, palmlerde telefon olarak kullanılabilmektedir. Palmleri kullanabilmek için lazer kaleme ihtiyaç duyarsınız. Yani iki elinizi birden kullanmalısınız. Ancak cep telefonu deneyimi farklıdır, her şey tek elle yapılır. İnsanların cep telefonunu tek elle kullanmayı beklemesi belki de palmlerin bu özelliğinin yaygınlaşmasını engellemektedir. i-mate'in yeni ürünü bu sorunu sanal klavye kullanarak çözmüş, böylece cep telefonlarının rahatlığı ile palmlerin fonlsiyonelliğini birleştirmeyi başarmış. Bugün online gazetelerde de benzer alışkanlıkların olduğunu öğrendim. Hepimizin bir basılı gazete okuma alışkanlığımız vardır, bir de online gazete deneyimimiz... Bunlar birbirinden çok farklıdır. En azından basılı gazetede diğer sayfada ne olduğunu bilmezsin, ve insana gözatma deneyimi yaşatır. Ancak online gazetelerde belirli haberleri okumak vardır. Çoğu insan gazetede olduğu gibi haberlere göz atamaz. Bu iki deneyimi keşiştirmek için EmPrint diye yeni bir proje başlatılmış.
Bu projede, haftalık olarak ColombiaMissorian gazetesi deneklere (ben denek oldum mesela) haftalık olarak gönderilecek. Ve amaç bizim bu yeni gazete formatına tepkimizi ölçmek. Yeni tasarımda gazeteyi komple bilgisayarınıza indirip, bilgisayar ekranında bağlantıya gerek kalmadan okuyabiliyorsunuz. Linkler gene olacak, yeryer video görüntüleri gibi kaynaklarda yer alacak. Basılı gazetede olduğu gibi, EmPrint'e de çabucak gözatabileceğiz, ve online gazetelerde olduğu gibi, derinlemesine inceleyebileceğiz ve interaktifliğinden yararlanabileceğiz.
Bu test 10 hafta sürecek. Sizde bu linki izleyerek denek olabilirsiniz. Yazıdaki anafikir, teknolojiyi yaratırken alışkanlıklarımızı karşılamayı ihmal etmeyelim.

Çarşamba, Mart 02, 2005

3.GSM KONGRESİNİN ARDINDAN

3. dünya GSM kongresi Cannes'da yapıldı. Bu etkinliğin ardından, kongre katılımcılarından Murat Bahar ile "Mobil Dünya Nereye?" adlı seminere katıldım. İşte, seminerde önemli bulduğum başlıklar.
1- Operatorlerin abone başına elde ettikleri gelir gitgide azalıyor. Bu gelir içerisinde ses aktarımı, %80 lik bir bölümü oluşturuyor, ancak önümüzdeki dönemde bu oranda ciddi azalmalar bekleniyor. "Ses Aktarımı" gitgide bir meta haline geliyor.
2- Bazı yeni teknolojiler varki insanı çok heyecanlandırıyor. Mesela Mobil TV yada mobile konferans. Cep telefonunuz ile TV izleyebilmeye yada görüntülü iletişim kurmaya ne kadar istekliyiz. Temkinli olmakta fayda var. Yapılan araştırmalar, insanların uzun süreli olarak cep telefonlarından görüntü izlemeye istekli olmadıklarını, ancak kısa görüntülere belki talep olabileceğini göstermiş.
3- Mobil dünya, internet dünyasından biraz daha farklı. Internetin gerçeği bedava içeriktir. Ancak, insanlar mobil içeriğe 5Euro'ya kadar düşünmeden ödeme yapabilirler. Örneğini müzik piyasasından görebiliriz. Yalın'ın Zalim melodisi Turkiye'de tam 500000 satmış. 32 kontorden ne kadar gelir yaratıldığını hesaplayın.
4- GSM geleceğin en güçlü ödeme aracı konumunda.
5- Google suggest özelliği, cep telefonları için de yolda. Mesela cep telefonunuzda, 2 tuşuna bastığınızda, Ahmet'i mi arayacaksınız, Ali'ye mesaj mı yazacaksınız? Amazon.com'a mı gireceksiniz, geçmiş alışkanlıklarınıza göre size öneren akıllı arabirimler göreceğiz.
6-Spam Mesajlar, kullanıcılarda olumsuz tepki yaratıyor. Örneğin, WorldCard, Bonuscard'ın gönderdiği kampanya haberleri kullanıcılarda rahatsızlık yaratıyor. Mesela şu tip senaryolar, bir marketin yada sinemanın önünden geçerken, cebinize oradaki size özel promosyon sunan uygulamalar, başarısız olacağa benziyor.

Salı, Mart 01, 2005

Süper-Kişiselleştirme

Gelecekte rekabetin ihtiyaçlarımızı çok daha derinden anlayan süper-kişiselleştirilmiş ürünlere dayanacaktır. Ve bunu yapabilmek için de şirketlerin müşteri bilgisi ihtiyaçları da kat kat artacaktır. İngiliz sigorta şirketi, Norwich Union, yeni bir sigorta paketi hazırlamış. Adı, pay as you drive. Bu sistemde, sigorta ücreti, müşterilerin arabalarını ne sıklıkla ve nasıl kullandıklarına bağlı olarak hesaplanıyor. Yapılan araştırmada 10 kişiden 9'unun sigorta ücretinin kullanım sıklığına bağlı olarak hesaplandığı paketi tercih edeceği bulunmuş. Tıpkı, doğalgaz veya elektrik ücreti gibi. Sabit değil, kişisel kullanım alışkanlığına bağlı olarak değişiyor. Bu sistem nasıl işliyor? Sisteme üye olduğunuzda, arabanıza kara kutu benzeri bir alet takılıyor. Bu alet arabayı ne sıklıkla, nerede ve ne zaman kullandığınız verilerini gerçek zamanlı olarak kaydediyor. Ay sonunda ise ücret kullanım alışkanlığımıza göre faturalanıyor. Böylece sigorta paketi, tamamen size özel ve kullanım alışkanlığınıza bağlı olarak kişiselleştirilmiş oluyor. Şu an AXA vb. kullanılan, veritabanındaki kişileri risk durumuna göre analiz edip onlara özel fiyat çıkarmaktan daha kişiselleştirilmiş bir sistem. Sistem henüz deneme aşamasında. Ancak, sistem uygulamaya geçerse ve yaygınlaşırsa yeni bir tip bilgi aracılarının ilk örneklerini görebiliriz. Kaynak: ChrisLawer blog (hergün takip ettiğim faydalı bir blog)