Pazartesi, Ekim 31, 2005

Siyah mı, beyaz mı?

Discover'ın bu dergi kapağı bana iPod nanoyu hatırlattı. Genelleme şu; dergilerin her sayısının tek bir kapağı olur. Flickr'de gorduğum Discover dergisinin kapağı bu genellemeyi aşmış. Aynı dergiyi iki farklı kapakla piyasaya sunmuşlar.

Meksika Turizmi Nasıl Tanıtılıyor

Meksika Turizmi tanıtmak için kanadada yapılan bir reklam. Sen dışarda iş güç için koşuşturadur bak Meksika'da insanlar kendilerini nasıl rahat hissediyor. (Fotoğraf flickrden)

Cuma, Ekim 28, 2005

Madonna Dinleyin

Madonna (veya ekibi) pazarlamacılar için tapılacak derecesinde iyi işler yapıyor. Madonna yaşından beklenmeyecek olcude tüketin trendlerini takip ediyor ve kullanıyor. Son albumu için ne yaptı mesela? Geçen ay, Kasım ayında çıkacak albumunun kapağını önceden yayınladı. Albumu hakkında sinyaller verdi, konuşuldu ve heyecan yarattı. Geçen hafta, bir tabuyuda kırarak çıkmamış albumunun bir şarkısını kendi sitesinde bedava olarak yayınladı. Gençlerin internet sayesinde albumun kopyasına kolayca ulaşabileceğini biliyor. Bunu engelleyemeyecek, o zaman bu gerçeği destekleyerek şarkısını bedava dağıtıyor. Ve son olarak "birlikte yaratmak" trendinin en başarılı örneğini goreceğimize emin olduğum bir projeye imza atıyor. "Tagging Project" adlı projede Madonna hayranlarıyla beraber dünyanın en geniş Madonna konulu arşivini oluşturmak istiyor. Hayranlarından konser biletleri, konser resimleri, taranmış resimleri... paylaşmalarını istiyor

Bu hafta Podyum'da

Bu inek otobusun arkasında ne işi var? Kiralık KOca Hayata Tersten Bakmak Hyundai Dovmesi Çıkış Engelleri yok oluyor, haberimiz yok Anlamsız Derin Anlam (?) www.podyum.blogspot.com adresinde bu hafta yayınladığım görsel ilhamlar

Çocuk dünyasına yetişkin ürünleri

Hollandalı KPN ve Amerikalı firefly çocuklar için cep telefonu üretmişler. Bu cep telefonları, 11 Eylul sonrası ailelerin çocukları hakkında fazlasıyla duyduğu endişeyi hafifletiyor. Telefon kapalı olsa bile GPRS sistemiyle telefonun yeri belirlenebiliyor, 4-9 yaş arası çocuklar için onların ergonomik yapısı düşünülerek tasarlanmış. Şimdi kendimize soralım. Kozmetik müşterisinin yaş aralığı kaç? Cep telefonu şirketleri için yaş aralığı kaç? abartılı örnek: Araba üreticileri için yaş aralığı nasıl düşürülebilir? Yetişkin dünyasındaki ürünü çocuk dünyasına nasıl aktarabilirsiniz?

Çarşamba, Ekim 26, 2005

Kafeleri olan bir medya kanalı

YEni bir medyaya hazır mıyız? Dünya çapında kahveyle ilgili tüm isleri arastırmaya ilgim var. Dun hintli Cafecoffeeday adlı bir cafe zincirini kesfettim ve yaklaşımlarına hayran kaldım. Kendilerini kahve, pasta satan bir yer olarak gormuyorlar. Daha da otesinde kendilerini Starbucks gibi 3. mekan olarak konumlandırmamışlar, daha da otesinde kendilerini kafeleri olan bir medya aracı olarak konumlandırmışlar. Kendilerine şehirli, sofistike ve genç hintlilere ulaşmak için bir medya aracı olarak görüyorlar. Bunun için belki yolun başındalar ama web sitelerine reklam almaları, Cafe Beat adlı bir dergi yayınlamaları, cafelerinde markaları ürünler kullanmaları etkileyici. Buradaki kilit nokta CoffeeCafeDay'in reklam verebileceğiniz bir cafe zinciri değil, kahve etrafında biraraya gelmiş topluluğa ulaşmak için bir medya kanalı olmasıdır. Bu nokta çok önemlidir, çünkü ilk seçenekten çevremizde yüzlercesi var. Perakendeciligin Geleceği ile ilgili muthis bir ipucu.

Kişilikli Markalar

Markaların farklı kişilikleri yansıtmasına ve onu kullanan kişinin duygularını, kişiliğini yansıtacak bir anlam içermesine bayılıyorum. Bu konuda blogda çok sey yazmıstım, kat kat fazlası orneklerimde birikti. thecoolhunter'da gordugum bir ornek, markaya duygusal anlam vermenin bir baska yolu konusunda ilham verici geldi. Ingilire'de Rocombe markalı tamamen doğal, ultra lux bir dondurma markası cıkmış. Tasarımları harika ve ilham verici. Fikir şu ki... 1. Markanın farklı renkleri, tadları, çeşitleri... genelde hangi cins tarafından tercih ediliyor 2. Markanın o tad/rengine ifade ettigi cinsin sembollleri nasıl yerleştirilebilir, ona kisilik nasıl verilebilir

Perşembe, Ekim 20, 2005

C programlama dilini oyunla oynayan çocuklar

Popgadget'te gördüğüm bir oyun. 11 yaşındaki bir çocuk, oyun oynayarak C programlama dilini öğreniyor. Bizim nesil nasıl elektriksiz bir dünyayı hayal edemiyorsa, bugünün çocuklarıda cep telefonsuz ve bilgisayarsız bir dünyayı hayal edemiyor. "Hazır mıyız?" diye sormaya gerek yok aslında. Hazır degiliz. Kimbilir şimdiki yaptığım işi 15 yaşındaki bir çocuk elimde alabilir.

Salı, Ekim 18, 2005

Kendimi Paranoid Hissediyorum

Nytimes'da Google'ın 2084 yılındaki haliyle ilgili tahminleri. Beynini ara, evinde ara, arkadaşların arasında ara... Kendini şanslı hisset, kendini paranoid hisset...

Saatleri 24 saat olarak mı düşünmeli?

Mdern yaşamı inceden inceden eleştiren bir tasarım. Madem günün sadece belli saatlerini yaşayabiliyoruz (iş, guc, kosusturmaca) o zaman saat tasarımında da aslında o saatlere ihtiyacımız olmadığını düşünülerek tasarlanmıs.
Cogu ürün hala geçmisin yaşamtarzının izlerini taşıyor. Bunları fırsata donusturen markalar var. Mesela bir hollanda gazetesi, gazete aboneliginin geleneksel olarak tum günleri kapsadığı bir durumu soyle tersine cevirmis. Gazeteye sadece hafta sonları icin abone ol, hafta icide istersen internetten oku. Zaten çalışan insanların hafta içi büyük oranda gazete okumaya fırsatlarının olmadığını düsünürsek gayet mantıklı.
Digitürk neden sadece 20:00-24:00 arası izlenebilecek bir paket çıkarmıyor? Sizin markanız ne yapabilir?

Pazartesi, Ekim 17, 2005

Yeni bir Pazarlama İletişimi Aracı: CoolHunter

"Tebrikler Defne Koz" yazımda coolhunter sitelerinin insanların satın alma süreçlerine büyük etkide bulunduğunu, ve markalar ve tasarımcılar, bu sitelerde yer almak için aktif olarak çalışmaları gerektiğini söylemiştim. Dün farkettiğim bir diğer Türk markası Vitra'da charlesandmarie.com'da yer aldı. Büyük ihtimalle yer almak için Vitra'nın bir girişimi olmamıştır. Artık markalar bu sitelerde yer almak için aktif olarak çaba sarfetmeli. Bu pazarlama iletişimi trendi havalanmak üzere. Time bu sayısında bu konuyu kapak yapmış. Yerli markalarımızda bu fırsattan geri kalmasın.

Uyuşturucu Kullanıyor musunuz?

Paramı yönetmeyi bilmiyorum, gelir giderimi dengelemeyi bilmiyorum, onun için kredi kartı ve borç kullanıyorum. Borçlanma, benim finansal yönetimdeki beceriksizliğimi kapatıyor. Bu sorun üzerinde düşünmek zorunda kalmıyorum Üretim hattımızda aslında binlerce sorun var, makine arızalanıyor, çalışanlar dengeli çalışmıyor, devamsızlık fazla, kalite sorunlarımız var. Bu durumda stoklu çalışmak zorundayız. Üretimin kesintisiz devam etmesi için de stok şart Ürünümün bir farklılığı var mı bilmiyorum. Ama herkes için birşey yapıyoruz. Ürünüm 7'den 77'ye herkes için uygun. Ürünümü heryerde satıyoruz. Markette, pazarda, internette, her neresi varsa hepsinde ürünümü satmalıyım. Ne yapayım satış hedeflerine ulaşabilmek için herkese birşey satmam gerekir. Üç durumda teker teker borç, stok ve tüm kanallara ulaşabilme gücünü kaldırın. Ortaya çıkacak durumu hayal edin. Sorunlar var ama sorunları gizliyecek yolları bulmuşuz. Maliyetli mi kimin umurunda! Bu durumun uyuşturucu kullanmaktan farkı ne?

Çarşamba, Ekim 12, 2005

Podyum.Blogspot.com

Pazarlama ve Tasarım üzerine beni etkileyen görsel kaynakları paylaştığım blogda güncellemeye devam ediyorum. Bu haftanın konuları Isırma Düşünüyorum öyleyse varım D.O.K.U.N Gerçek Uçak Outdoor Çalışması (Bence) dünyanın en şık telefonu ...

Sormayı En Çok Sevdiğim İki Soru

Aslında daha fazla. Ama, beni en çok etkileyen iki soru Neyi Bilmekten Korkuyorum? Adrian Slywotzky'nin kar bölgesi kitabında ilk defa duymuştum. Hep sorduğumuz sorunun "Neyi bilmeye ihtiyacım var" sorusundan daha derin cevaplar ortaya çıkarır Eğer bu işi yapmazsak bu bina başımıza yıkılır mı? Peter Drucker'dan işi doğru şekilde yapmak üzerine nefis bir soru. Gereksiz işleri yok etmeye yönelik daha keskin soru ne olabilir ki...

Salı, Ekim 11, 2005

Evrimi anlayın ve evrimi yaşayın

Bizim nesil sabahtan akşama kadar MSN Messenger'da. Sims gibi oyunları çok seviyoruz. Çünkü herşeye hakimiz ve oyunun yıldızı biziz. Playstation favorimiz, bir başına oturduğumuz zaman kalkmak bilmeyiz. En yakın dostumuz artık cep telefonları. Bir mesaj yazma hızımız varki, önceki nesiller şaşıp kalıyor. Bize zamane çocukları diyorlar Tüm bunlarla büyüyen bizim nesil, artık diğer ürünlerde de bu özellikleri arıyoruz. İşiniz yemek satmak olsa da araba satmak olsa da (ne olursa olsun) alışkın olduğumuz şeyleri görmek istiyoruz. Aslında evrimleştik, bu aletler bizim genimizin bir parçası. Ürünlerinizi tasarlarken, markanızı konumlandırırken bunları dikkate alın. Toplantılara katılmak yerine, MSN kullanın, Playstation oynayın, 10 elle mesaj yazın. Çünkü müşteriler yukarıdaki konsol gibü arayüzleri sizin ürünlerinizde de bekleyecektir. Evrimi anlayan bu ürün için buraya bakabilirsiniz. Bende Evrimi daha derinden anlamalı ve yaşamalıyım.

Pazartesi, Ekim 10, 2005

Günün Hangi Saatisiniz?

Bu soruya Starbucks'ın verdiği cevap, "ben günün sabahıyım ve öğleden sonrasıyım". Bu bilgiyle starbucks cafelerin yerleşimi ile ilgili önemli bir anlayış geliştirmiş.
Starbucks, yer seçimi yaparken kurutemizlemecilerin yanını tercih eder. Çünkü, sabahları elbiselerini kurutemizlemeciye bırakan kişileri ani bir istekle kahve içmeye ikna edebileceğini düşünüyor. Bir de DVD Kiralama mağazalarının yanını tercih eder, çünkü, öğleden sonraları DVD kiralamak için gittiğiniz mağazadan çıkarken sizi bir de kahve içmeye davet edebileceğini düşünüyor.
Marketlerde kasaların yanına çikolata gibi ani bir istek uyandırıp satın alınabilecek ürünler yerleştirmeye alışkınız. Ama Starbucks'ın gösterdiği şey, bu uygulamanın daha makro boyutta düşünülerek mağaza yer seçimi için bir kriter oluşturabileceği.
Kendimize soralım
1. Mağazanız/ markanız günün hangi saati?
2. Aynı anı paylaştığınız diğer ürünler nelerdir? (Starbucks için Kurutemizlemeci ve DVD Kiralama mağazaları)

Perşembe, Ekim 06, 2005

Fark Yaratan Oteller ve Markanız

Trevel+Leisure dergisinin bu sayısında ayrıntılarıyla fark yaratmış 120 oteli sıralamış. Otellerde fark yaratan ayrıntılar diğer sektörlerde de fark yaratabilir. Bu listede benim dikkatimi çeken birkaç örnek; Güney Carolina'daki Inn at Palmetto Bluff'ın spa'sında giyilen kahverengi bornozlar öylesine kalın ve yumuşak ki insan bunların içinde minik bir ayıcığa benziyor Yeni Zelanda'nın Auckland eyaaletindeki lüks Mollies otelinde kahvaltı, kalp şeklindeki ekmeklerle Harne Bay manzaralı terasta sunuluyor. Turks ve Caicos adasındaki Palms otelinde kalan her konuğa içinde reggae'den küba müziğine 1.000 şarkı bulunan iPod veriliyor. Ananda in the Himayalas otelindeki misafirleri uyandırma servisleri istediklerinde, sabah kapılarına limon, bal, zencefilli çay geliyor. Diğer örnekler dergide devam ediyor.

Müşterilere Her Zaman Adıyla Hitap Etmeli

Travel+Leisure dergisi benim en çok ilham aldığım kaynakların başında gelir. Gizli Ajanlar adlı yazıda dikkatimi çeken bir noktayı paylaşmak istiyorum.
Markalar lüksü ürünlerinin değil aslında servislerinin yarattığını anlamalıdır. Mağazanızın muhteşem bir girişi olabilir ama işi sihirli kılan insan faktörüdür. İnsan faktörü size unutulmaz bir deneyimde yaşatabilir, tersi de.
Çalışanların müşterilere adıyla hitap etmesi gerektiğini söylerler, ama ismi ne zaman kullanmalarının doğru olacağına değinmezler. Lüks hizmetler danışmanı, Ann Styles, şöyle açıklıyor "Konuğun ismini onu karşılarken ve uğurlarken kullanmalısınız. İsim kullanılması gereken bir diğer durum ise konuğunuza önemli bir bilgi vermek üzere onun dikkatini çekmek içindir. "Bir içki alır mıydınız?" isim kullanılmasını gerektirmezken "Özgür Bey, telefonunuz var" gerektirir.
Kurallar vardır. Hitabet kuralları, iletişim kuralları, iş görüşmesi kuralları... Bu kurallar iyidir, ancak ne zaman kullanmanız gerektiğini ve ne zaman çarpıtmanız gerektiğini de bilmelisiniz. Pazarlama alanında da öyle çok kural var ki, hepsi kendisinin çarpıtılmasını bekliyor
Örnek: Müşterinin her an yanında olmalıyız...

Çarşamba, Ekim 05, 2005

Starbucks’ın Marka Yaratmaya Zamanı Yok

Dün brandautopsy'de okudum. Starbucks en iyi kahve çekirdeklerini bulmak için o kadar çok çalışıyorki; Starbucks, misafirleri iyi karşılayacak onlara rahat bir deneyim sunabilecek atmosfer yaratmaya o kadar çok odaklanmış ki; Starbucks insanları iyi ve lezzetli kahveler hakkında eğitmeye o kadar çok zaman harcıyor ki; Marka yaratmaya zamanı yok. Kafam karıştı.Acaba bizim işlerde bir terslik mi var? (Fotoğraf kaynak flickr)

İlham Merkezleri

Beğeniyle takip ettiğim bir blogda (stylestation) gördüğüm bir iş fikri. Butik oteller, lifestyle cafeler yada bağımsız girişimciler için iyi bir iş fikri olabilir. Konferans ortamlarında, sıkıcı iş ortamlarında farklı şeyleri kaçıran iş insanları için içinde playdoh oyun hamurları, renkli mobilyalar, peruklar ve oyuncakların olduğu insanların korkusuzca fikir geliştirebileceği ve ilham alacağı alanlar. Günlük kiralam ücreti 800$'dan başlıyormuş. Birkaç örnek; www.sparkspace.com www.inspiration-point.com

Salı, Ekim 04, 2005

Ben Müşteriyim

Ben müşteriyim. Fikrini seversem ona sahiplenirim. Fikir(marka) artık senin değil. Onu parçalayarak, boyayarak, birleştirerek) kendimi ifade etmek istiyorum. Fikrini seversem onu doğum günü pastamda bile kullanırım (foto kaynak flickr)

Pazartesi, Ekim 03, 2005

SightJogging: İşiniz + Spor

PSFK'da gördüğüm ve çok hoşuma giden bir iş fikri. Jogging yaparak şehir turu yapmak. Hem şehri çok iyi bilen hemde sporcu bir rehberle, sadece koşu ayakkabınızı alarak yaptığınız şehir turu. Şimdilik sadece Roma’da neden Türkiye’de de olmasın.
Bunun daha da ötesinde işimizi sporla nasıl birleştirebileceğimizi düşünelim. Aklıma yeni olasılıklar geliyor. psfk

Pivo: Varsayımlarınızı Yıkın

Nissanın yeni konsept otomobil çalışması Pivo, araba kullanmanın bir çok varsayımını ve zorluğunu ortadan kaldırıyor. İçinde diğer sektörler için de ilham barındırıyor Pivo'nun gövdesi, arabanın tabanından bağımsız ve 360 derece hareket edebiliyor. Arabanızı park ederken yaşadığınız zorlukları bir düşünün, dikkatli olmak, geriye rahatsız edici bir şekilde dönmek zorundasınız, ancak Pivo ile arabanın kabinini ters yöne çevirerek kolayca park edebilirsiniz. Pivo ile birçok genelleme de yıkılmış oluyor; mesela
- Sürücü ile tekerlekler aynı yöne bakmalı, PİVO’da değil - Sürücü her zaman sağda oturur, PIVO’da ortada oturur
Pivo biraz teknolojik bir çözüm olabilir ama geleneksel aklın tersine düşünmek çoğu zaman zengin fırsatlar barındırır. Sizin ürününüzde her zaman ne yapılır?